Kitle İletişim Paradigmasını Kökten Değiştiren Kampanya “2008 ABD Başkanlık Seçimleri”
2008 ABD Başkanlık Seçimleri, Barack Obama’yı en popüler ve bilindik ikonlarından biri haline getirmesinin yanında, değişen dijital trendlerin sistematik bir sosyal medya kullanımını da içerecek şekilde bütünleşik bir reklam/iletişim kampanyasına ilk kez entegre edilmesi açısından da oldukça kritik öneme sahipti.
Obama’nın ve demokratların seçim kampanyasını, alışılagelmiş klasik bir siyasi iletişim kampanyası olarak kabul etmek olanaksız. Hatta kampanyanın dünyadaki kurumsal iletişim kampanyaları paradigmasını değiştirdiği ve 2010 yılı ve sonrasında tanımlanacak yeni mesleki unvanlara (Dijital İletişim Direktörü, Sosyal Medya Uzmanı, Dijital Medya Uzmanı) bir altyapı oluşturduğu söylenebilir. 2007 yılında ana ekseni tasarlanmaya başlanan kampanyanın ruhunun, 2000’li yılların başındaki “www” internet dalgasına eklemlenen ve 2007 yılında popülerlik açısından pik yapan Facebook, Twitter, Google ve Youtube gibi yazılım ve sosyal ağ şirketlerinin dominasyonuyla şekillendiği söylenebilir.
2008 ABD Başkanlık Seçimleri sürecinde Obama kampanyasının etkili web, sosyal medya ve blog etkileşiminin yanında etkili slogan ve başarılı tasarım çalışmalarının katkısının da büyük olduğu tartışılmaz.
Kampanya sürecinin temel olarak farklılaştığı nokta, yıllardır süregelen ve televizyon/gazete döneminin güdülemesiyle birlikte büyük topluluklarca kanıksanan takipçileri/izleyicileri edilgen konumda indirgeme yaklaşımının tersine, katılımcıları sürece dahil eden ve kampanyanın paydaşı haline getiren proaktif yaklaşım noktasıydı. Sosyal medyanın karşılıklı etkileşime dayanan ve kişisel görüş ve özellikleri ön plana çıkartarak toplumsal güdülemeden ziyade bireyin “kendisi” olarak da değerli olduğu algısına dayanan yeni yaklaşım dalgası, Facebook’un kurucularından Chris Huges’ın Facebook’tan istifa edip kampanya direktörlüğü teklifini kabul etmesiyle birlikte daha da güçlü bir etkileşim gerçekleşti. Barrack Obana’nın var olan web sitesinde güncellemeler gerçekleştirerek işe koyulan Chris Huges, Facebook’taki tecrübesinin de avantajını kullanarak özellikle gençler üzerinde etkili olan sistematik yeniliklere imza attı. Bu yeniliklerden en büyüğü yine 2007 yılı itibariyle henüz popülerleşmeye başlayan blog sitelerini Obama’nın sosyal medya ağına ve kampanyanın kurumsal web sitesine entegre etme fikriydi. Böylece seçmenler ve takipçiler, kampanyanın edilgen unsuru olmak yerine aktif, kampanyayı geliştirici ve görüş belirten bir konuma yükseltilmiş oluyordu. Kampanya sürecinde sms ve mobil kampanyalara ek olarak e-posta kampanyalarına da ağırlık verildi ve sonuç alındı. Artan etkileşimle birlikte Facebook, Myspace, Friendfeed, Twitter gibi mecralarda kendi kitlesini yaratan ve blog içerikleriyle kampanyayı yayan otonom gruplar oluşmaya başladı. Toplamda 2,5 milyon kişiye ulaşan Obama takipçi sayfalarından ve web sitesinde, maddi olarak küçük tutarlarda da olsa bağış yapılabilme seçenekleri sunulmasıyla gençlerin de bağış yapması mümkün oldu ve bu yaklaşım kampanyanın ABD tarihinin en çok bağış toplanan kampanyalarından birine dönüşmesini sağladı.
Etkin ve farklı hedef grupları da sürece dahil eden kampanya tasarımının adayların bağış miktarına etkisi. Obama önceli seçimlerde eşi görülmemiş şekilde rakibi John McCain’in neredeyse iki katı bağış toplamayı başardı.
Kampanyada ayrıca Google aramalarına dönük özel kelime çalışmaları gerçekleştirilmiş ve Obama ile olumlu olarak örtüşen kelimelerle arama yapan kullanıcılara aramalarıyla örtüşen/ destekleyici içerikler sunulurken, Obama’nın zayıf yönü olarak belirlenen anahtar kelime aramaları için kullanıcılar Obama’nın ekibi tarafından “negatif imajı” pozitife dönüştürecek içeriklere yönlendirilmiş, klasik “mass media” yaklaşımı yerine daha “niş” olarak nitelendirilebilecek, farklı gruplara yönelik farklı iletişim stratejileri uygulanmıştır.
Seçim sürecinin sonunda Obama’nın sosyal medya kümülatif ratingleri, rakici Cumhuriyetçi aday John McCain’in yaklaşık 5 katına ulaşmıştı.
Sonuç olarak Barack Obama; yalnızca ABD'nin ilk siyahi başkanı olarak değil, dünyanın en etkin seçim kampanyasını yürüten politikacısı olarak da tarihe geçti. Chris Hughes ise siyasi bir kampanyada şimdiye kadar kullanılan en sağlam web tabanlı sosyal ağ araçlarını geliştirmeyi başardı ve henüz 25 yaşında dünyanın en önemli kampanya yürütücüsü/pazarlamacısı ünvanına ulaştı.
2000’lerin başından itibaren artan internet etkileşimi 2006-2007 periyoduyla birlikte daha da yukarıya çıkarken konvansiyonel medyadaki etkileşim kaybı da gözle görülür şekilde artıyordu.
Obama ABD Başkanı seçilirken, Chris Hughes ise 2008 yılının en iyi pazarlamacısı oldu.
Obama’nın sözleriyle şarkıyı harmanlayan ve kampanya sürecinde ses getirmiş ve milyonlarca tık almış olan Youtube’a yönelik “Yes We Can” isimli çalışma.
Obama Seçim Kampanyası, iletişimde değişen şartların, olguların ve trendlerin fark edilmesi ve bu farkındalığa uygun olarak aksiyon alma cesaretinin gösterilebilmesinin ne kadar etkili sonuçlar doğurabileceğini kanıtlayan en önemli örneklerinden biriydi.
Çok değil 13 yıl önce gerçekleştirilen önemli bir iletişim kampanyasını irdelerken “yenilik” olarak nitelendirdiğimiz kavramların ise bugün “standart” hatta “demode” hale geldiğini düşünürsek, değişimin ne denli bir hızla sürdüğünü daha iyi algılayabiliriz.
2008-2016 Obama başkanlık dönemi için politik açıdan Dünya için “değişim” mottosunun karşılığını ne kadar verdi tartışılır…
2008 seçim kampanyasındaki yaklaşım ve kavrayış farkı ise günümüzde dahi kitle iletişim süreçlerime ilham vermeyi sürdürüyor.